Bu balığa dikkat! Bir çatal almak dahi öldürebilir

Araştırmanın sonuçlarını AA muhabiriyle paylaşan Köşker, Akdeniz Denizel Toksin Araştırma Grubu olarak bir süredir balon balıklarının zehir içerikleri üzerine yoğunlaştıklarını, son araştırmalarını, Tarım ve Orman Bakanlığınca desteklenen ve balon balıklarının yayılım alanları tespit etmeye yönelik Antalya Su Ürünleri Araştırma Enstitüsü tarafından yürütülen “Balon ve Aslan Balıklarının Yayılım Alanlarının ve Olası Mücadele Yöntemlerinin Araştırılması” (BAYOMA) adlı proje kapsamında hayata geçirdiklerini belirtti.

Balon balığının Akdeniz’de yeni görülen, yabancı istilacı olarak tanımlanan türlerden biri olduğunu ve farklı yollarla Akdeniz’e gelebildiğini anlatan Köşker, en yaygın girişin Süveyş Kanalı üzerinden gerçekleştiğini, gemi balast sularıyla veya Cebelitarık Boğazı üzerinden de balon balıklarının gelebildiğini aktardı.

Önceki çalışmalardan farklı olarak son araştırmalarında balon balıklarındaki toksin içeriğini aylık olarak incelediklerini kaydeden Köşker, “Toksin düzeyi belirli mevsimlerde yüksek bulunabiliyordu ama bu çalışmayla anladık ki Antalya Körfezi’nde yakalanan balon balıklarının zehir oranları, yıl içinde, her ay için, kabul edilebilir değerlerin üzerinde bulunmuştur. Bu da halk sağlığı açısından balon balıklarının yıl boyunca, sürekli olarak risk teşkil ettiğini ortaya koymuştur.” dedi.

Eşik değerler

Köşker, uluslararası alanda kabul edilen eşik değerler ve kendi tespitleri hakkında şu bilgileri paylaştı:

“Japonya’da belirli eşik değerler çerçevesinde balon balığı tüketilebiliyor. Japonya, evlerde tüketilmesini yasaklamış, restoranlarda tüketiliyor. Onlarca balon balığı türü arasında 20’si tüketilebiliyor ve bir kilogram balon balığında bulunması gereken maksimum tetrodotoksin (TTX) değerini 2,2 miligram olarak belirlemişler. Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesi (EFSA) çeşitli çalışmalar sonucunda farklı değerler önerdi. Bunlar kilogramda 0,44 ve 0,80 miligram şeklinde limit değerler. Fakat Avrupa’daki değerler henüz tartışmalı. Biz de Akdeniz kıyılarındaki balon balıklarının karaciğerinde, etinde ve eşey organı olarak tabir ettiğimiz gonadlarındaki TTX değerlerini inceledik. Üç dokuda da yıllık ortalama değerler Japonya ve Avrupa’nın belirlediği limitlerin üzerinde. Biz, yıllık ortalama olarak, dişi balon balıklarının gonadlarında kilogramda 24,4 miligram, erkek balon balıklarının gonadlarında kilogramda 15,9 miligram; karaciğer örneklerinde dişi ve erkeklerde eşit olmak üzere 12,9 miligram; kas dokuda ise dişilerde 3,9 miligram, erkeklerde 3,4 miligram TTX değerleri tespit ettik.”

Akdeniz’deki balon balıklarının TTX değerlerinin sonbahar ve kış aylarında daha yüksek olduğunu, en yüksek değerlerin ise kasım ve aralık ayında tespit edildiğini bildiren Köşker, balon balıklarının diğer tüm aylarda da insan sağlığı açısından tehlike arz ettiği uyarısı yaptı.

Türkiye kıyılarındaki balon balıklarının, Japonya’daki gibi tüketilen türler olmadığının altını çizen Köşker, “Vatandaşlarımız bu balığı kesinlikle tüketmemeli, bir çatal almak dahi ölümcül zehirlenmelere yol açabilir. Toksin yoğunluğu homojen olmayabilir, çok fazla olabilir, öldürücü etki gösterebilir. Özellikle kalp, solunum sistemi hastalıkları olanlarda çok daha hızlı etkiler gösterebiliyor. Vatandaşlarımız, balıkçılarımız ellerinde açık yara varsa bu balıklara kesinlikle temas etmemeli, yaradan toksin geçişi olabilir ve zehirlenmeye yol açabilir.” ifadelerini kullandı.

“Balon balığı artık Akdeniz ekosisteminin bir gerçeği”

Balon balığının Türkiye’de en yoğun İskenderun Körfezi, Mersin Körfezi, Muğla ve Antalya açıklarında görüldüğüne, Kıbrıs açıklarında da yoğun bir dağılım gösteren türe, Akdeniz kadar yoğun olmasa da Ege ve Marmara Denizi’nde hatta Karadeniz’de bile rastlandığına dikkati çeken Köşker, balon balığının bu kadar yayılmasını, bilinen bir avcılarının olmamasına bağladı.

Balon balıklarının deniz ekosistemine de zarar verdiğini ve yerli türler üzerinde besin rekabeti yarattığını işaret eden Köşker, sözlerini şöyle tamamladı:

“Bu türde yamyamlık var, kendi türünü de yiyebiliyor. Bu noktadan itibaren biz bu balığı kesinlikle ekosistemden söküp atamayız, gerçekçi bir yaklaşım olmaz. Bu artık Akdeniz ekosisteminin bir gerçeğidir. Her şeyden önce bunu kabullenip, bu balıklarla yaşamayı öğrenmemiz gerekiyor. Güçlü çene ve diş yapılarından dolayı özellikle ticari balıkçıların av araçlarına ciddi zararlar veriyor. Daha dayanıklı av araçları geliştirilebilir. Burada toplumsal farkındalığın artırılması çok önemli. Sağlık personelimizin bu konuda ivedilikle bize yabancı olan bu türle ilgili eğitilmesi gerektiğini düşünüyorum. Gıda dışında, kozmetik, gübre sanayi gibi alanlarda işleme teknikleri geliştirilerek bu balıkların üzerinde av baskısı oluşturulabilir.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir